Bölüm 2661

“Ne demek istiyorsun?

Bu sözlerle bu Kralı mı tehdit ediyorsun?

Bu dünyada benden daha büyük kim var? Polisin beni tutuklamasını mı istiyorsun? Karakolun aileme ait olduğunu bilmiyor musun? ”

Bunu duyan Chong Xiaoqian hemen dışarı çıktı.

“Bu!”

Müdürü Liu şaşkına dönmüştü. Hiç bu kadar asabi bir küçük kız görmemişti. Ancak, bu küçük kızın mizacına bakıldığında, başına bir taç takıyor ve etrafındaki insanlara emir veriyordu, gerçekten bir imparatorun mizacına sahip gibi görünüyordu.

Ancak restoranın kuralları onu bir ikileme sokar.

Hualala ~ ~

O anda yanında duran Xiao Jin elini salladı. Aniden, düzinelerce mücevher vücudundan düştü ve yerde çınladı.

Hemen, bu mücevherler göz kamaştırıcı bir ışıkla çiçek açtı ve sayısız insanın gözlerini kör etti. Sokaktan geçenler bile yardım edemedi ama baktılar.

Çünkü bu mücevherlerin ışığı çok göz kamaştırıcı, çok korkutucuydu. Her biri göz kamaştırıcı bir ışıkla parlayan bir yıldız gibiydi. Çevredeki insanlar bile yardım edemedi ama fark etti.

“Yemek istiyorum. Bu yeterli mi?”

Xiao Jin ifadesizdi. Yerdeki mücevher yığınını işaret etti.

“Aman Tanrım, bu Auslakin!”

Garson yumruk büyüklüğünde bir altın külçeyi işaret etti ve her tarafı titredi. “Efsaneye göre bir parça Auslakin, milyonlarca ton altından rafine edilmiş süper bir metaldir. Son derece değerlidir ve Evren Savaşı Kalesi’nin temel bileşenlerini rafine etmek için bir malzeme olarak kullanılabilir. Sadece bir gramı 10 milyon Evren Doları değerinde. Bu kadar büyük bir Auslakin parçası milyarlarca Evren Doları değerinde.”

Gerçek Auslakin’i sadece internetteki resimlerden gördüğünü, ancak gerçek hayatta hiç görmediğini söyledi. Bu yumruk büyüklüğündeki Auslakin’den bahsetmiyorum bile, tek kelimeyle korkunçtu.

“Kahretsin, bu Auslakin bir hiç.”

Yan taraftaki yoldan geçen biri şaşkına döndü. Metal parçalarından birini işaret etti ve tüm vücudu titredi. “Şu yumruk büyüklüğündeki gümüş parçasını görüyor musun? Bu Phoenix Blood Silver’dır. Efsaneye göre bu metal bir Phoenix Kanı izi ile kirlenmiştir. Bilgelerin bile bu Anka Kuşu Kan Gümüşünü Aziz Aletlerini rafine etmek için kullandıkları söylenir. Bu, Saint Tools’a ait bir malzemedir.

Ne?!

Çevredeki insanların hepsi vücutları titrerken soğuk bir nefes aldılar. Aziz Aletlerini rafine etmek için malzemeler?

Bu ismi duymak bile çok korkutucuydu. Kökeni hayal güçlerinin ötesindeydi.

Ölümlüler olarak, kutsal aletleri arıtmak için kullanılabilecek malzemeleri rüyalarında bile hiç görmemişlerdi.

“Bu!”

Müdürü Liu’nun vücudu zaten bir elek gibi titriyordu. Onlarca yıldır bu restoranda çalışmış ve sayısız üst düzey memur ve soylu görmüş olmasına rağmen, daha önce hiç böyle bir sahne görmemişti.

Ancak hiç bu kadar değerli bir hazine görmemişti. Sadece bu Phoenix Blood Silver parçası bile Tavern Heaven on Earth’te on binlerce dükkan satın almak için yeterliydi, hatta daha fazlası.

Şimdiye kadar, bu sefer hayal edilemeyecek kadar büyük bir şansla karşılaştığını nasıl bilebilirdi? Gelişigüzel çıkardığı şeylerin değeri çok korkutucuydu.

“Tanrım, sadece Anka Kuşu Kan Gümüşü ve Auraskin değil. Ayrıca Dokuz Gök Meteorik Demir, Toprak Kristali, On Bin Yıllık Kara Kristal ve Yeşim Düşen Taş da var. Bunların hepsi, Bilgelerin bile ağzının suyunu akıtacağı birinci sınıf kozmik malzemeler.”

“Nasıl, bunun değeri ne kadar?”

“Değeri ne kadar?

Ne şaka ama, para ile ölçülemez, çünkü bu para ile satın alınamayacak bir hazinedir. ”

“Eğer hesaplaman gerekiyorsa, en azından bin Dövüş Şarkısı Yıldızı değerinde ve hala karşı tarafın takas yapmaya istekli olup olmadığını sormalısın.”

Etraftan geçenler tartışıyor ve şaşırıyorlardı. İnsanların servetlerini sergilediklerini görmüşlerdi, ama insanların servetlerini bu şekilde sergilediklerini hiç görmemişlerdi. Önlerine konan binlerce gezegenin zenginliğini kim görmüştü?

“En?

Ne?

Yeterli değil mi?!

Bu yeterli mi? ”

Bir takırtı ile Xiao Jin elini salladı ve bir yığın kozmik cevher çıkardı. Onları sanki özgürlermiş gibi yere döktü ve bir insanın yarısı kadar olan küçük bir dağa yığıldılar.

Gözlerini kırpıştırdı ve önündeki Müdür Liu’ya baktı.

“Yeter, yeter. Geri al. Büyükteyze, büyü gücünü geri alabilirsin.”

Müdürü Liu işemek noktasına kadar korkmuştu. Bolca terliyordu. Az önceki kozmik cevher yığını onu o kadar korkutmuştu ki bir şey söylemeye cesaret edemiyordu. Bu, binlerce Dövüş Şarkısı Yıldızını satın alabilecek bir servetti.

Tavern Heaven on Earth’ün arkasındaki büyük patron bile aceleci davranmaya cesaret edemedi. Şimdi bir yığın kozmik cevher çıkardığına göre, ölesiye korkmaz mıydı?

O sadece küçük bir restoran müdürüydü, büyük bir şans değildi. Böyle bir şoka nasıl dayanabilirdi?

Eğer bu tür cevherler çıkarılırsa, bunlardan herhangi biri tüm ailesini onlarca kez öldürmek için bir katil tutmak için yeterli olurdu. Bu zenginliğin gücüydü, paranın gerçek gücüydü.

Dahası, yoldan geçenlerin heyecanlı ve açgözlü gözlerini de gördü. Görünüşe göre acele edip onu kapmak için sabırsızlanıyorlardı.

Eğer bu değerli cevherler burada çalındıysa, o, Müdür Liu, sonuçlarına nasıl katlanabilirdi?

Kendini satsa bile, hayır, Yeryüzündeki Taverna Cenneti’ni satsa bile, yine de böyle bir zararı telafi edemezdi.

“Gerçekten mi?

Siz dememiş miydiniz, burası bir üyelik sistemi ve biz yemek yemeye giremiyoruz? ”

O anda, Chong Xiaoqian kibirli bir şekilde ayağa kalktı ve küçümseyen bir bakışla Müdür Liu’ya baktı. Dünyayı hiç görmemiş ne kadar. Sadece biraz para yüzünden bu kadar korkuyordu.

Bu adamlar Xiao Jin’in onun maliye bakanı olduğunu bilselerdi, hareket etmekten daha da korkmazlar mıydı?!

Bunu düşününce kendini daha da rahat hissetti.

“Eğer içeri girebilirsen, tabii ki içeri girebilirsin. Durumunuzla, bu restoranın üyelik kartını almanız elbette bir konudur. Sizi bu restorana davet etmekten de onur duyuyorum.”

Müdürü Liu hayır demeye cesaret edemedi. Patronu, böyle üst düzey bir patronla yemek yemeyi reddettiğini ve hatta karşı tarafı gücendirdiğini bilseydi, muhtemelen onu paramparça ederdi.

Patronu onu sekiz ya da on kez öldürse bile, bu onun nefretini yatıştırmaya yetmezdi.

Böyle bir hazineyi ortadan kaldırabilecek bir varlık, gücendirmeyi göze alabileceği biri değildi.

Garson da yarı yarıya korkmuştu. Yüzü solgundu ve hiçbir şey söyleyemiyordu. Sanki bir iğne yatağında oturuyormuş gibi hissetti.

“Hehe, yemek yemeye gidebilmen iyi oldu. Size bir ders vermezsek, ne kadar güçlü olduğumuzu bilemezsiniz.”

Chong Xiaoqian ellerini kalçalarına koydu.

“Saygıdeğer konuklar, lütfen içeri gelin, lütfen içeri gelin. Zaten sizi bekleyen bir VIP locamız var.”

dedi Müdür Liu aceleyle. Bu seçkin konukların girişte kalmasına izin vermeye cesaret edemedi, çünkü izleyen daha fazla insan vardı. Bu devam ederse, ne kadar sorun çıkaracağını bilmiyordu.

“Tamam, hemen içeri girelim. Açlıktan ölüyorum.”

,” dedi Tan Menglu sabırsızlıkla.

Xiao Jin elini sallayarak yerdeki tüm değerli cevherleri topladı.

Sokaktaki insanlar bu sahneyi gördüklerinde hemen bakışlarını dizginlediler. Ne de olsa, böyle bir ortamda, bu kadar çok insanın gözetimi altında, kimse soymaya cesaret edemedi.

Vay canına!!

Kısa süre sonra Tan Menglu ve diğer çocuklar Yeryüzündeki Tavern Cenneti’nin restoranına girdiler.