Sonsuz Bir Vasiyet - Bölüm 951

“Sen…” Ses Gongsun Wan’er’in zihninde yankılandığı anda her şeyi anladı. Kalbini dolduran acı, zihnindeki sese cevap verdi. “Demek bunca zaman kumar oynuyordun…. Bu bizim gibi değil…”

“Haklısın,” diye yanıtladı Hayalet Anne, “bizim gibi değil. Ama… Kumar işe yaradı!” Hayalet Anne, yıllar önce mezar bekçisiyle yaptığı anlaşmayı ve tüm bu planı nasıl yapanın o olduğunu düşünmeden edemedi. Kesinlikle derin saygıyı hak eden bir insandı.

“O en eski bireyden kalan son irade kırıntısından daha azını beklemezdim…” Gerçek şu ki, bu dünyaya geldiği andan itibaren kumar oynuyordu!

Sol kolunu kaybettikten sonra gelişim merkezi düşmüştü ve bu da kemik kalyonu kontrol etmesini zorlaştırıyordu. Daha da kötüsü… Sol kolundaki mühürleme gücü olmadan, en güçlü ilahi yeteneğinden yararlanmak için Şeytanı Fetheden Aynayı etkinleştiremezdi… Üç Hayalet Bayrağı!

Bu üç bayrak, başlangıçta Hayalet Anne olmasının ana nedenlerinden biriydi. Bu dünyanın ötesindeki dünyada, ağır bir bedel ödemişti ve aynı zamanda güçlü bir uzmanın yardımına başvurdu, gelişim merkezleri göksel seviyeye benzeyen üç kötü hayaleti yakaladı ve onları üç yapışık bayrak haline getirdi.

Birleştiğinde, bu üç bayrak sahip olduğu en güçlü büyülü eşyayı oluşturuyordu, özellikle de gülen-ağlayan hayalet suratlı ortadaki. Mühürlenmeden önce, bu hayalet Göksel Alemden kaçmasına sadece bir adım kalmıştı. Arkeler Alemine hiç ulaşmamış olmasına rağmen, kesinlikle yarı arke olarak kabul edilebilirdi!

Kötü hayaletlerin üçü de mühürlendikleri için azalmıştı, ancak üç bayrak birlikte kullanıldığında, Hayalet Anne’nin savaş hünerini göklerin ötesindeki dünyada bile şok edici bir seviyeye taşıyabilirlerdi.

Ne yazık ki, üç kötü hayalet kararsızdı ve kontrol edilmesi zordu, bu yüzden bir arke’den Şeytanı Fetheden Aynayı dövmesini istemişti. Normalde konuşursak, bu ayna kötü hayaletleri kontrol altında tutmak için yeterliydi, ancak onları tam olarak kontrol etmekte hala bir miktar zorluk vardı. Ve bu yüzden sol eline yerleştirilen ve üç kötü hayaleti çağırmasına ve kontrol etmesine izin veren sonsuz bir büyülü sembolle kendini markalamak için gizli bir büyü kullanmıştı.

Sol kolu kaybolduktan sonra, Hayalet Anne genel gücünde önemli bir düşüş yaşadı. Şeytanı Fetheden Aynadaki mühür işaretini kontrol edemiyordu ve bu yüzden… Göksel sol kolunu ona geri verdiğinde, sadece sonuç üzerine kumar oynayabilirdi!

Her zaman şüpheci olan Göksel’in kimseye tam olarak güvenmeyeceği ve sonunda Gongsun Wan’er’e bir hamle yapacağı konusunda kumar oynamıştı. Ve elbette, bunların hepsi mezar bekçisi tarafından kişisel analizine dayanarak kendisine verilen bilgilere dayanıyordu!

Ayrıca Gongsun Wan’er’de kişileşen sol kolunun başka hazırlıklar yapacağına dair kumar oynamıştı. Bu nedenle, Göksel’in Gongsun Wan’er ile savaşmaya başladığı an, Hayalet Anne’nin geri dönüş anıydı!

Gerçekte… Göksel’in dünya projeksiyonuna karşı koyamadığını söylemek pek doğru değildi. Bunun yerine, ihtiyaç duyulan tüm fırsatları yaratmak için Gongsun Wan’er’in onu tüketmeye başlamasına izin vermişti!

“Sen kazandın…” Gongsun Wan’er zihninde cevapladı. “Beni eve götür…” Tabii ki, bu konuşma bir parmak şıklatmak için gereken kısa sürede gerçekleşti.

Gongsun Wan’er’in kullanabileceği başka seçenek yoktu. Göksel’in kölesi olmak istemedi ve bu yüzden gözlerini kapattı ve sessizliğe büründü.

Gözlerini kapattığı anda etrafındaki siyah duman Hayalet Anne şeklini aldı.

“Sen…!” Göksel nefesini tuttu, yüzü düştü. Mühür işaretinin gücünü artırmak için elinden geleni yapmıştı ama Gongsun Wan’er’i tamamen kilitlemeden önceki anda Hayalet Anne onun yanında belirdi.

“Hayalet Üçlüsü, senin zamanın geldi!!”

Yoğun gümbürtü sesleri havayı doldurdu, kaynak şiddetli bir şekilde patlayan kemik kalyondaki üç bayraktan biriydi.

Yarı Tanrı Alemini aşan ve Göksel Alem’e yaklaşan şok edici bir enerji yayan devasa bir hayalet yüzü ortaya çıktığında bir öfke kükremesi patlak verdi!!

Hayaletin üç boynuzu, koyu menekşe teni vardı ve görünüşte şeytaniydi!

Hayalet yüz ortaya çıktığı anda, dünya projeksiyonu mühür işaretine doğru fırladı ve Göksel’in yüzünün titremesine neden oldu. Göksel müdahale etmeye hazırlandı, ama yapamadan…

Bir öncekinden daha yoğun bir gümbürtü sesi havaya yayıldı. İkinci bayrak patladı ve ikinci bir hayalet surat uçtu!

Bu hayalet yeşildi, çok gözlüydü! Dahası, ağzını açtığında, içeride daha da fazla göz görünüyordu!

Enerjisi Göksel Alem’e diğer hayaletlerinki kadar yakındı ve aslında biraz daha güçlüydü! Serbest bırakıldıktan sonra doğrudan dünya projeksiyon mühür işaretine doğru hücum eden şeytani bir canavar gibiydi!

Göksel bu noktada açıkça çok endişeliydi ve iki hayalet yüzü engellemek için savunma eylemine geçmeye hazırlanıyordu… Üçüncüsü ortaya çıktı!

Üçüncü bayrak patladı ve kısır, kıkırdayan kahkahalarla birlikte daha da vahşice güçlü dalgalanmaları serbest bıraktı.

“Sonunda beni serbest bıraktın, Hayalet Anne…” dedi tüm göğü ve yeri sarsan bir ses. Aynı anda kükreyen sayısız kötü hayaletin bir kombinasyonu gibiydi ve bölgedeki her şeyin şiddetle titremesine neden oluyordu.

Bu hayalet yüzün yarısı siyah, yarısı beyazdı. Açıkça gülüyordu, ama aynı zamanda ağlıyor gibiydi. Ya da belki de açıkça ağladığını söylemek daha iyi olurdu, ama aynı zamanda gülüyor gibiydi.

Aşırı derecede tuhaftı, öyle ki ona bakan herkes o kadar sarsılırdı ki fiziksel olarak titremeye başlardı!

Gemideki Gelişen Ruh gelişimcileri yaşam güçlerinin gözlerinden, kulaklarından, burunlarından ve ağızlarından emildiğini hissettiler ve kendilerini savunmak için ne yaparlarsa yapsınlar bu işe yaramazdı.

Bai Xiaochun’un nefesi kesildi ve korkudan titremeye başladı. Aslında hayalet yüzlerin en güçlüsünü tanıdı. Kemik kalyonu ilk gördüğünde bayrağın içinden ona vahşice gülümseyen aynı yüzdü!

Bu hayalet yüz o kadar şok edici derecede güçlüydü ki… Göksel ile mükemmel bir şekilde eşit görünüyordu! !

Bai Xiaochun gözle görülür bir şekilde şaşıran tek kişi değildi. Göksel, dünya projeksiyonu mühür işaretine doğru ateş eden bu üç hayalet yüzü görünce açıkça derin bir endişeye kapıldı.

O kadar hızlı hareket ediyorlardı ki, hedeflerine ulaşmalarını engellemenin bir yolu olmadığı açıktı!

Vurduklarında, ortaya çıkan patlama o kadar gürültülüydü ki dünyayı paramparça etmekle tehdit etti. Mühür işaretinde, göksel düzeyde bir darbeye dayanamayan büyük bir çöküntü ortaya çıktı. Çatlaklar yüzeyine yayıldı ve sonra paramparça oldu….

Bai Xiaochun’u daha da şok eden şey, mühür izi paramparça olurken gülen-ağlayan hayalet suratın gözlerinin açgözlülükle parlaması ve yok edilen parçaları tüketmeye başlamasıydı.

Yuttuğu her parçayla birlikte gözlerindeki heyecan daha da yoğunlaşıyordu.

“Lezzetli…. Hahaha! Böyle bir lezzetin tadını çıkarmayalı uzun zaman oldu…. Bu dünya lezzetli şeylerle dolu görünüyor. Hepsini yemek istiyorum!!”

“Nasıl cüret edersin, seni aşağılık şey!!” Göksel uludu. Tam saldırmak için öne çıkmak üzereydi ki gülen-ağlayan hayalet yüzü dönüp ona baktı, gözleri tuhaf bir ışıkla parlıyordu.

“Ah, yarı göksel… Sanırım seni de yiyeceğim!” Yüksek sesle gülen hayalet yüz, mühür izinin parçalanmış kalıntılarını terk etti ve Göksel’e doğru fırladı. Diğer iki hayalet yüz, gülen-ağlayan hayalet suratından açıkça korkmuş bir şekilde baktılar. Ancak bir süre sonra Göksel’e saldırmak için katıldılar.

Her şey çok hızlı oluyordu. Kemik kalyondaki herkes yaşam güçlerini onlardan emiyordu ve sonuç olarak tamamen kül yüzlü ve umutsuzluk içindeydi. Devaların durumu biraz daha iyiydi ve aslında Bai Xiaochun hiç yaşam gücü kaybetmiyordu.

Ancak, orada durup Hayalet Anne’ye bakarken gözleri tamamen kan çanağına dönmüştü! Patlamak üzereymiş gibi görünüyordu!

Artık dünya projeksiyon mühür işareti yok edildiğinden ve üç hayalet yüz Göksel’i taciz ettiğinden, Hayalet Anne bir kez daha Gongsun Wan’er’i tüketmek için dönen kocaman bir ağza dönüştü. Ve tabii ki Gongsun Wan’er hala Hou Xiaomei’nin vücudunu işgal ediyordu!

Hou Xiaomei titredi ve gözlerinden, kulaklarından, burnundan ve ağzından siyah duman dökülmeye başladı. Hızla, etrafındaki dünyaya acı bir şekilde bakan ve sonra Hou Xiaomei’ye bakan genç bir kızın görüntüsüne dönüştü.

“Onu incitme…” diye mırıldandı. Sonra gözlerini kapattı ve ruh bedeni Hayalet Anne tarafından yutuldu.

O noktada, Hou Xiaomei’den başkasına ait olmayan başka bir ruh bedeni ortaya çıktı. O da Hayalet Anne’ye doğru süzülmeye başladı…

Bai Xiaochun kalbinin parçalandığını hissetti. Boynunda ve yüzünde mavi damarlar şişti ve gözleri her zamankinden daha fazla kan çanağına döndü. Sonra, Göksel ve üç hayalet yüzün bile dikkatini çeken bir sesle bağırdı!!

“Hayalet anne!! Gongsun Wan’er’i tüketmek istiyorsanız, bu sizin işiniz. Ama eğer Hou Xiaomei’ye zarar verirsen, o zaman ben, Bai Xiaochun, yemin ederim ki, bunu yapmak için en yüksek göklere ya da en derin cehennemlere gitmem gerekse de seni öldüreceğim!!.”