Bölüm 2140

Helie birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra kuşkulu bir ses tonuyla sordu:

“Ne, bu kadar mı?”

Sivri ucuyla alnını kaşımak için xiphosunu kaldıran güzel Azize şaşkınlıkla başını salladı.

“Kral’dan emir almadan bizi pusuya düşürdün ve bunu yapmanın tek nedeni, sana göre Leydi Cassia’nın… yılan gibi kokması mı? Kılıç Etki Alanı’na ihanet etmeyi planladığına dair herhangi bir kanıtınız var mı? Herhangi bir tanık? Herhangi bir şey?”

Yaşlı adam kıkırdadı.

“Orum sana kim olduğumu ve ne iş yaptığımı söylemiş olmalı… değil mi? Kendi başıma hareket ettiğim için üçümüzün de burada olduğu doğru. Ancak bilmelisiniz ki benim işimde Kral bana oldukça geniş bir hareket alanı ve takdir yetkisi tanır.”

Azize Helie başını salladı.

“Yine de…”

Ama daha devam edemeden Cassie birden sözünü kesti.

“Aslında bu doğru.”Hem Jest hem de Helie şaşkınlıkla ona bakınca Cassie gülümsedi.

Umursamaz bir ifadeyle omuz silkti.

“Aziz Jest haklı. Gerçekten de Kılıç Etki Alanı’na ihanet etmeyi planlıyordum. Daha da ötesi, Kralı öldürüp yerine geçmeyi planlıyordum. Aslında bu ihaneti planlamakla çok meşguldüm. O kadar ki, planlarım meyvelerini vermeye çok yakın.”

Yaşlı adam ona kocaman gözlerle baktı ve inanamayan bir kahkaha attı.

“Vay canına! Ne kadar… aleni bir ikiyüzlülük gösterisi. Hiç utanman yok mu, genç kız? Ve neden birdenbire itiraf ediyorsun?”

Cassie’nin gülümsemesi hiç bozulmadı.

Başını çevirerek sakin bir ses tonuyla Aziz Helie’ye hitap etti:

“Peki, Aziz Helie… neden taraf değiştirip bu yaşlı aptalı öldürmeme yardım etmiyorsun? Ya da onu dinler ve beni öldürmeye çalışırsın. İkincisi ise… ölene kadar onun şakalarını dinlemek zorunda kalabileceğin anlamına gelecektir elbette.” ꞦãꞐǒ฿ЁS

Jest kahkahalarla patlarken, güzel Aziz gözlerini kırpıştırdı.

“Hey, hey! Benim şakalarım birinci sınıftır! Neden onu bu kadar harika bir şeyle tehdit ediyorsun?”

Sonra Helie’nin yüz ifadesini fark ederek bir kaşını kaldırdı.

“Dur bakalım Helie… Onun teklifini ciddiye almıyorsun, değil mi?”

Ama Helie sessizliğini korudu ve düşünceli bir ifadeyle Cassie ile onun arasına baktı.

Sonunda sordu:

“Mümkün olduğundan değil… ama Anvil’in yerine tahta kimi oturtacaksın? Aslında, söyleme. Geriye dönüp baktığımda cevabın çok açık olduğunu görüyorum.”

Jest şaşkınlıkla ona baktı.

“Ciddi olamazsın. Gerçekten mi? Bu o yaşlı aptal Orum’la mı ilgili? Dinle… Onu ben de herkes kadar severdim ama Orum kendi seçimini yapmıştı. Kimse onu Valor’a ihanet etmeye zorlamadı.”

Helie’nin bakışlarındaki tüm sıcaklık kayboldu ve yaşlı adama karanlık bir ifadeyle baktı.

“Kimse Valor’u onu idam etmeye de zorlamadı. Fark edildikten sonra ne kadar zarar verebilirdi ki? Valor Klanı ve tüm insanlık için yaptıklarını düşünürsek, yaşamasına izin verebilirdiniz.”

Jest alay etti.

“Aman Tanrım, ne kadar da babacan. İyi o zaman! Diyelim ki Orum amcanı gerçekten önemsiyordun, ama dehşetin biraz yersiz değil mi? Elbette onun hayatına son veren Kral’ın kılıcıydı… ama onu duygusuzca sorgulayan ve kaderini belirleyen de bu Cassia denen kızdı! Her iki taraf da onun ölümünde suç ortağı, öyleyse neden ona benden daha iyi davranıyorsunuz?”

Azize Helie birkaç dakika kılıcına baktıktan sonra karanlık bir gülümsemeyle ona baktı.

“Belki de o son tartışma yüzündendir. Bilirsin, artık senin şakalarını dinlemek zorunda kalmamakla ilgili. Bu en azından nesnel bir fayda.”

Jet’in çenesi açık kaldı.

“Ne? Ne… bu saçmalık mı? Gerçekten de kahin ve onun Ölümsüz Alev’den arkadaşının tarafını mı tutuyorsun? O ne yapabilir ki? Sana ne vaat edebilir? Yapabildiği tek şey ihtimalleri Ki Song’un lehine çevirmek ve sen gerçekten Solucanlar Kraliçesi’nin daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun?”

Cassie’ye baktı.

“Hadi, yüzün kızarmadan ona güvence vermeye çalış. Çok komik olacak.”

Cassie gözlerini yaşlı adamdan kaçırmadı ama arkasında duran Aziz’e seslendi:

“Herhangi bir güvence sözü veremem ama bana yardım etmeye karar verirsen…”

Ancak o sözlerini bitiremeden Helie sakince şöyle dedi:

“Tamam. Hadi yapalım şu işi.”

Hem Cassie hem de Jest bir an durakladı.

Elbette Helie’nin kabul edeceğini ummuştu – aslında, Uyanmış Yeteneği sayesinde birkaç dakika önce tam olarak bu sözleri duyduğu için Helie’nin kabul edeceğini biliyordu.

Ama yine de. Helie’nin seçimini daha etraflıca düşünmesi gerekmez miydi?

Jest öksürdü.

“Şey, bu… her neyse, sanırım. Bundan sonra olacakları o kadar da değiştirmiyor. Ama merak ettiğimi itiraf etmeliyim… neden?”

Aziz Helie sanki savaşa hazırlanıyormuş gibi omzuna masaj yaptı ve sonra sakin bir şekilde cevap verdi:

“Sanırım Değişen Yıldız’a inandığım için.”

Yaşlı adam ona kuşkuyla baktı.

“Değişen Yıldız’a mı inanıyorsun?”

Güzel Azize başını salladı.

“Dürüst olmak gerekirse, bugünlerde dünya çıldırmış gibi geliyor ve aklı başında olan tek kişi o. Böyle hisseden tek kişi de ben değilim. Dürüst olmak gerekirse, her iki teklifiniz de korkunç, bu yüzden en azından her şeyin bir şekilde yoluna gireceğini ummama izin vereni seçeceğim.”

Sonra gülümsedi.

“Oh… ve ayrıca Gölgelerin Efendisi’yle savaşmak istemiyorum. Bu adam beni ürkütüyor.”

Cassie bir an sessiz kaldı, her ne kadar karşılık vermeyi çok istese de…

“Ama o içlerinde en delisi!

İçinde yaşadıkları dünya düşünüldüğünde bu bir erdemdi elbette.

Yine de Helie’ye umut aşıladıysa bunu onun elinden alacak değildi.

Sessiz Dansçı’yı kınından çıkaran Cassie başını Aziz Jest’e çevirdi ve yavaşça bir kolunu kaldırdı.

“O halde vakit kaybetmeyelim. Son bir sözün var mı?”

Yaşlı adam ona kasvetli bir şekilde baktı.

Sonra da sırıttı.

“Bir bara giren kör bir kıza ne denir?”

Cassie göz bağını kavradı ve güzel mavi gözlerini ortaya çıkaracak şekilde aşağı çekti.

Aziz Jest bir adım öne çıktı, sırıtışı karanlık ve uğursuz bir hal aldı.

“…Bir ambulans!”

Bununla birlikte, her şey çılgınlığa dönüştü.