Korumaya Değer Bir Dünya - Bölüm 428
Şu anda, kan rengi sis tüm Mars’ı kapladı, onu sardı ve her çatlağı doldurdu. Ana Mars Şehri’nin dışında, kan rengindeki sis çoktan son derece yoğunlaşmıştı.
Bu değişiklik sadece Mars Kolonisi Valisi’nin değil, aynı zamanda Mars’ta meydana gelen değişiklikleri yakından izleyen Federasyonun da ilgisini çekti. Federasyon Başkanı Duan Muque aceleyle nefes aldı. Mars ile iletişime geçmek istedi, ancak iletişim şu anda kapalıydı.
Ancak, Mars’taki bu dönüşümün nedeni ne olursa olsun, Mars Kolonisi Valisi’nin bunu bastırmanın ve çözmenin bir yolu olacağına inanıyordu. Aynı zamanda, Mars’ın geleneğine dayanarak bu hedefi gerçekleştirmenin mümkün olduğuna inanıyordu.
O ve Mars Kolonisi Valisi’nin bilmediği şey, bu sefer kan rengindeki sisin hedefinin ana Mars Şehri değil, yeni şehir olduğuydu!
Bu, yeraltından siyah cübbeli adam olarak görünen ve öldürmeyi kendi elleriyle gerçekleştiremeyen sözde Devlet Öğretmeni tarafından yapılan Wang Baole’yi öldürme planıydı!
Kan rengi sis her ortaya çıktığında önemli miktarda kaynak tüketse de, özellikle kapladığı alan çok büyük olduğunda, Wang Baole’yi öldürme arzusu da son derece güçlüydü. Bu nedenle, ne kadar vermesi gerektiği önemli değil, bunu yapmaya istekliydi.
Sonuç olarak, ana şehrin dışındaki kan rengi sis son derece yoğunlaşmış olsa da, yeni şehri çevreleyen alan için daha da yoğundu. Tüm alanı kapladı ve sayısız yetişimciye korku saldı. Başlarını kaldırdıklarında gökyüzünde gördükleri tek şey kan rengi sisti. Ötesine bakamıyorlardı ve sis çalkalanırken gelen sayısız tuhaf sesli çığlığı sadece belli belirsiz duyabiliyorlardı.
Herkes şok içindeyken, Chen Mu’nun sesi, parazit için bir ev sahibi olarak kullanılan tüm yetişimcilerin zihninde yankılandı. Bu Beş Nesil Gök Klanı yetişimcilerinin hepsi şiddetle titredi. Bir anda, bakışları daha önce canlı bir durumdan cansızlaştı. Ayrıca, bir an önce yaptıkları eylemleri sürdürdükleri için vücutlarının kontrolünü kaybetmiş gibi görünüyorlardı.
Mavi damarlar yüzlerinde net bir şekilde görülebiliyordu. Belki de mavi damarlar değillerdi, fakat uygulayıcıların vücutlarında hızla kıvranan bir tür tuhaf organizmaydılar.
O organizmalar, yetişimcilerin yaşam enerjisini, yetişimlerini emmiş ve etlerini yutmuşlardı. Uyandıklarında serbest bırakıldılar. Vücutlarından sıyrıldıklarında sopa olarak görüldüler. Kültivatörlerin vücutları solmaya başladı ve hemen küle dönüştü. Ondan sonra, daha önce kafalarının olduğu yerden kan renginde bir tohum çıktı!
Kan rengindeki tohum ortaya çıktığında, hemen yüksek bir hızla gökyüzüne uçtu. Aynı zamanda, gökyüzünün ötesinde, kan rengindeki sis tüm alanı sardı ve güneşi engelliyordu!
Başlangıçta, meydana gelen değişiklikler diğer bölgelerdeki insanların dikkatini çekmiş olacaktı. Ancak, kan rengindeki tohumlar gökyüzüne doğru hücum ettiği anda, Fang Jing’in özerk bölgesinde hemen yüksek bir patlama ortaya çıktı.
Bu patlayıcı dalgaya eşlik eden şey, doğrudan gökyüzüne yükselen sayısız kan renginde parıltıydı. Bu kan rengindeki parıltılar tohum değil, ışık huzmeleriydi!
Daha yakından bakıldığında, Chen Mu’nun yanında, Fang Jing’in özerk bölgesinin bulunduğu yerde, aslen Halk Meydanı olan alandan yüksek bir patlama çıktı. Zeminde hemen çatlaklar ortaya çıktı ve çatlaklar genişledikçe derin bir çatlak oluştu.
Yer büyük bir patlamayla batarken, anında devasa bir yeraltı mezarlığı oluştu!
Kan rengindeki ışınlar yer altı mezarlarından çıktı. Aynı zamanda, yeraltı mezarlarından gelen sayısız vahşi canavar ve ceset içeriden çılgınca alay ederken kıvranırken kükreyen sesler dalgalar halinde duyulabiliyordu. Her yöne yayılırken, yollarına çıkan her canlıyı yok ettiler.
Yeraltı mezarları, Chen Mu’nun isteği üzerine siyah cübbeli adam tarafından yapıldı. Amacı, bölgesinde meydana gelen ölümleri ve kuklanın kökenlerini örtbas etmekti. Aynı zamanda, konu araştırılırken ortaya çıkabilecek tüm olası sorunları Fang Jing’e yönlendiriyordu!
Wen Huai yerine Fang Jing’in seçilmesinin nedeni, Liu Daobin’in Wen Huai’ye büyük baskı yapmasıyla başarıya ulaşmanın zor olmasıydı. Fang Jing’in sadece Wang Baole’nin emirlerine uyduğu ve gönderdiği insanlarla işbirliği yaptığı görülüyordu, bu da Chen Mu’ya harekete geçme şansı verdi. Gerçekte, Fang Jing son derece gevşekti.
Planı şu anda işe yaradı. Yeraltı mezarları patladığında, tüm yeni şehrin zemini sarsıldı ve özerk bölgesindeki parazit konakçı gelişimcilerin başına gelen eksantrik dönüşümü mükemmel bir şekilde örttü.
Kan rengindeki ışınlar gökyüzüne yükselirken, içlerinde parazit olan Beş Nesil Gök Klanı yetişimcilerinin kafası karışmıştı. Etleri ve kanları, gökyüzüne yükselen küle dönüştü, dizi oluşumundan geçti ve kan rengindeki sisin içindeki tohumda birikti.
Tüm bu değişiklikler aniden oldu. Yeraltı mezarlarının patlaması, parazit konakçıları olan yetişimcilerin ölümleri, gökyüzüne yükselen kan rengindeki tohum ve ışık huzmesi, dizi oluşumunun dengesizleşmesi ve çürümesi… Sanki biri yetkilerini kötüye kullanmış gibi görünüyordu ve bu da eşleşmeyen işaretlerle sonuçlandı. Ne olursa olsun, etraftaki sis varken, kesin nedeni bulmak zordu. Konu düzgün bir şekilde ele alındığı sürece, gelecekte araştırmak kolay olmayacaktı. Bu nedenle, herhangi bir engel olmadan, yüksek bir patlama sesi duyuldu. Bundan sonra, kan renginde ışık ışınları ve kan renginde tohumlar sisin içine fırladı. Gökyüzünde, kan rengindeki sis, sanki bir dev şehre saldırmak üzereymiş gibi sürekli çalkalanıyordu.
Aynı zamanda eşeğin durumu da benzerdi. Vücudu şiddetle titriyordu ve gözleri şiddetli bir inançsızlıkla genişledi. Sayısız karahindiba şu anda tepki veriyordu, eşeği boş emiyordu. Ancak eşek biraz benzersizdi. Belki de mezarlıklarda küçük çocuğun kolunu yediği içindi, ama vücudu küle dönmedi. Bunun yerine, vücudunda çok sayıda tohum serbest bırakıldıkça, doğrudan şaşırtıcı derecede büyük bir tohuma dönüştüler!
Bu tohum da kan renginde olmasına rağmen, görünüşü korkutucuydu. Bir kez oluştuktan sonra gökyüzüne yükseldi ve bir bomba gibi düzenek oluşumundan geçti ve doğrudan kan rengindeki sisin içine fırladı!
Tüm kan rengi tohumlar sisin içine girdiğinde ve düzenek oluşumu yok edildiğinde, şehrin içinden sayısız çığlık yükseldi. Kong Dao, Lin Tianhao, Jin Duoming, Wen Huai ve diğerleri şaşırmıştı. İçgüdüsel olarak, nerede olurlarsa olsunlar kendilerini korumaya başladılar.
Bu özellikle Li Wan’er için böyleydi. Bu kritik kavşakta odağını kaybetmedi. Bunun yerine, hemen Fang Jing’in özerk bölgesini desteklemenin yanı sıra yeraltı mezarlarını mühürlemeyi de içeren bir dizi komut gönderdi.
Şu anda, Fang Jing şokla dehşete düşmüştü. Ancak, Li Yi’nin o zamanki davranışından farklı tepki verdi. O anda gözleri kan çanağına dönmüştü ve geri çekilmedi. Bunun yerine, bir gibi, yardımın gelmesini beklerken zaman kazanmak için liderliği altındaki herkesi yer altı mezarlarından gelen Beast Tide’a tam güçle direnmeye yönlendirdi. Aynı zamanda, Tao muhafızlarının yeraltı mezarlarını mühürlemeye çalışmasına izin vermek için inisiyatif aldı.
Göz açıp kapayıncaya kadar tüm şehir çok çalışıyordu. Çok sayıda yetişimci Fang Jing’in özerk bölgesine doğru hücum etti ve bu sırada Wang Baole de evini terk etti. Son derece ciddiydi, çünkü bu sefer meydana gelen değişiklikler ona tuhaf geliyordu. Yeni yeraltı mezarlarının ortaya çıkmasını önlemek için dizi oluşumu yoluyla yeraltı mezarlarının girişindeki değişiklikleri gözlemlemeye çalışırken, Wang Baole aniden şaşırdı. Başını çevirdi ve gökyüzüne baktı ve gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
O anda, sadece Wang Baole değil, tüm şehirdeki tüm yetişimciler topluca bir şeyler hissettiler. Başlarını kaldırdıklarında, hepsi şoka girdi ve birçoğu anında şaşkına döndü.
“Yani… Yani…”
“Gökler, bu da ne!”
Herkes, gökyüzünde, sis çalkalanırken, büyük bir nesnenin gölgesinin belli belirsiz göründüğünü gördü. Bu gölge sisin içinden hızla hücum ediyor gibiydi. Sonunda, sisin şiddetli çalkantısının ortasında yüksek bir patlamayla sisin içinden ürkütücü görünen gözlerle devasa bir piton kafası ortaya çıktı ve şehrin dizi oluşumuyla doğrudan çatıştı.
Yüksek bir patlama yankılandı ve dizi oluşumu ikiye bölündü. Darbeye daha fazla dayanamayacak gibi görünüyordu ve çatışma meydana geldiğinde, canavarın tüm vücudu net bir şekilde görülüyordu. Şaşırtıcı derecede büyük bir pitondu!
Kan rengindeydi ve sisin arasına karışabiliyor gibiydi. Gözlerinde delilik ve acımasızlık dolu bir bakış vardı. Yakından bakıldığında, gözlerinde ajitasyon ve zulüm görülebilirdi.
O bakış… Chen Mu!
Chen Mu şimdi gizli odasında inzivaya çekilmiş olsa da, kan rengindeki tohumlar sisin içine girerken bilinci dev pitona dönüşmüştü. Sanki doğrudan dev pitonun içine çekilmişti ve dev piton onun başka bir bedeni haline geliyordu.
Bu his Chen Mu’yu son derece tedirgin etti. Artık siyah cübbeli adamın kendisine yalan söylemediğinden tamamen emindi – bu kukla üzerinde kontrol sahibi olabilirdi.
Sisin ortaya çıkması her türlü iletişimi engelledi ve bu da ona istediği herkesi öldürmesi için zaman verdi. Eğer sadece Wang Baole’yi öldürseydi, bu çok açık olurdu ve bir kaza gibi görünmezdi. Bu yüzden hala Kong Dao, Lin Tianhao ve Jin Duoming’i öldürmesi gerekiyordu. Hatta ya Wen Huai’yi ya da Fang Jing’i öldürmeye karar verdi ve ayrıca… Li Wan’er!
