Korumaya Değer Bir Dünya - Bölüm 105
Wang Baole ile savaşa devam etmek istemediklerinden değildi, ama sergilediği dövüş yetenekleri çok üstündü. Dört büyük Dao Kolejinin müttefik olduğu gerçeğiyle birleştiğinde, aralarında bir ölüm kalım savaşı patlak verirse sonuçları korkunç olurdu.
Bir başka sebep de Ruh Kökü bir kez emildikten sonra, bazı acımasız yöntemler kullanılmadığı sürece onu geri almanın neredeyse hiçbir yolu olmamasıydı. Fakat, bu bir tabuydu ve dört büyük Dao Kolejinden gelen öğrenciler nihayetinde birbirlerine karşı derin bir nefreti olmayan öğrencilerdi. Bu nedenle, çok az kişi böyle şeyler yapmak ister veya yapmaya cesaret eder.
Sonuç olarak, az önceki savaş sırasında, hem Wang Baole hem de altısı, Ruh Kökü için birbirleriyle rekabet etmelerine rağmen itidalli davranmışlardı. Hepsi kozlarını sergilediler, ama en çok zarar verecekleri şey yaralanmaktı.
Şu anda, Wang Baole’nin hızlandığını gören Li Yi ve arkadaşları, sekiz inçlik bir Ruh Kökü aramaya devam ederken üzüntü içinde dağılmaya başladılar.
Sekiz inçlik Ruh Kökü nadir olabilirdi ama dokuz inçlik Ruh Kökünün aksine tek değildi. Gerçekte, dört büyük Dao Kolejinin kayıtlarına göre, Ruh Nefesi Köyü’nün açılışından bu yana, minimum sayı beşte iken bir seferde on adet sekiz inçlik Ruh Kökü görülmüştü. Dört büyük Dao Koleji tarafından yapılan
araştırmaları kabaca Ruh Nefesi Köyü açılmadan önce, sekiz inçlik Ruh Kökünün çoğunluğunun kış uykusunda olduğu sonucuna vardı. Sadece köy açıldığında Ruh Kökleri, bilinmeyen bir itici güçle değişen sayılarda uyanacaktı.
Li Yi derin bir nefes aldı ve gözlerinde kararlılık dalgalandı. Bir sonraki sekiz inç’i arayın!
Beyaz Geyik Dao Koleji’nin en çok beklenen öğrencisi olarak hedefi sekiz inçlik bir Ruh Kökü elde etmekti. Bu özellikle Zhao Yameng ile dövüştükten sonra hissettiği baskı nedeniyle böyleydi. Sekiz inçlik duruma ulaşma kararlılığı sağlamdı ve dönüp giderken uzaklara doğru yolculuğuna başladı.
Wang Baole’nin sekiz inçlik Ruh Kökünü kapmış olması o kadar da kötü değil. En azından, artık bunun için bizimle savaşmayacaktı!
Ancak, bir düşününce, Wang Baole’nin savaş yetenekleri çok yüksek!
Li Yi’nin ayrıldığını görünce, kalanların aklında bu düşünce belirdi. Beyaz Geyik Dal Koleji’nden siyah yüzlü genç, Wu Fen ve Qian Meng tek başlarına giderken, Li Feng ve Chen Lingyi birlikte ayrılırken dağılmaya başladılar. Zhuo Yixian ile ilgili ne olduğunu gördüler ve ne olduğu hakkında kabaca bir fikirleri vardı. Ancak buna çok fazla dikkat etmediler, şimdi en önemli mesele mümkün olduğunca çabuk sekiz inçlik bir Ruh Kökü bulmaktı.
Kısa süre sonra her yer sakinleşti. Sadece Zhuo Yixian, Wang Baole’nin sekiz inçlik Ruh Kökünü nasıl kaptığına dair öfkeyle doluydu ve şu anda her şey onun için önemini yitirmişti. Yoğun bir öfkeyle doluydu, ancak evde olmadığı için sadece yumruklarını sıkabilirdi.
Zhuo Yifan da yedi inçlik Ruh Kökünü emdikten sonra bağdaş kurarak ayağa kalktı. Her ne kadar yaralar almış olsa da, Wang Baole’nin verdiği haplar ve daha önce kendi hazırladığı ilaçlarla büyük ölçüde iyileşmeyi başarmıştı. Soğuk bir şekilde Zhuo Yixian’a baktı ve ardından ona temkinli bakışlar atan Beyaz Geyik Dao Kolejinden altı öğrenciye baktı. Sessizliğinde uzaklara baktı, arkasını döndü ve seçtiği bir yöne doğru hızla uzaklaşmaya başladı.
Zhuo Yifan ayrılırken, Beyaz Geyik Dao Koleji’nden altı öğrenci bıkkınlıkla başlarını salladı. Bu kadar yüksek bir savaş kabiliyetine sahip olmasının yanı sıra sekiz inç uzunluğundaki Ruh Köküne sahip olmasının, önümüzdeki günlerde Wang Baole’nin adının dört büyük Dao Kolejinde daha da iyi bilineceği anlamına geldiğini anlamışlardı.
Daha önce, Wang Baole diğer Dao Kolejlerindeki insanlar arasında zaten ünlüydü, ama bunlar sadece söylentilerdi. Ancak şu anda, Wang Baole’nin faaliyetleri Ruh Nefesi Köyündeki insanlar üzerinde derin bir etki bırakmıştı.
İç çekerek, altı kişi sessizliğe gömülen Zhuo Yixian’ı taşıdı ve ayrıldı.
Şimdi, Wang Baole hücum ederken gözleri parladı. Coşku ve heyecanla koştu, mutluluk kalbini doldurdu.
Haha, sekiz inçlik Ruh Kökü! Zaten sekiz inçlik bir Ruh Köküne sahibim ve insan sınırlarının özüne ulaştım!
Wang Baole durmadan önce hatırı sayılır bir mesafe koşmuştu. Heyecanı içinde, Ruh Nefesi Köyüne girdiğinde biraz şanssız olsa da, elde ettiği sonuçların hala bunu telafi ettiğini hissetti.
Bundan sonra yapmam gereken şey tenha bir yer bulmak, atılım yapmak ve Gerçek Nefes alemine adım atmak!
Bir yetişimci olma başarısını elde etmekten sadece bir adım uzakta olduğunu düşününce, uygun bir yön bulmak için etrafına bakarken kalbini bir beklenti doldurdu. Hemen inzivaya çekilebileceği bir yer aramayı planlayarak devam etti.
Ruh Nefesi Köyü geniş bir alanı kaplıyordu ve ormanlık araziler ya da dağlık bölgeler eksik değildi. Wang Baole’nin amacı bir vadi bulmak, bir mağara kazmak ve kendini saklamaktı. Çok geçmeden, çok uzakta bir dağ silsilesi görmüştü ve bu da gözlerinin parlamasına neden oldu. Gerçek Nefes alemine ulaştığında kazanacağı ihtişamı hayal ederek hemen oraya koştu.
Bir vadi alanı bulması uzun sürmedi. Yabani otlar dışında çoraktı ve tamamen tenhaydı. Uçan kılıcını aldı ve kayaları kazmaya başladı. Kazarken mutlu bir uğultu çıkardı.
Kayalar sertti ama Wang Baole yine de beş dakika içinde küçük bir mağara kazmayı başardı.
İşte yer!
Kazdığı delikten memnun olan Wang Baole, uçan kılıcını bir kenara koydu ve kırık kayaları başkaları tarafından daha az görünür hale getirmek için girişe yığdı. Mutlu bir şekilde atıştırmalıklarını çıkardı, ama tam içeri girmek üzereyken, aniden bir şeylerin ters gittiğini hissetti. Arkasını döndüğünde gözleri büyüdü, çünkü o fark etmeden arkasından bir figür süzülmüştü.
O figür hareket etmeden havada süzülüyordu ve Wang Baole’nin otuz metre yakınındaydı!
Aralarında bu kadar küçük bir mesafe olmasına rağmen, Wang Baole fark etmedi. Figürü görünce hemen şok oldu.
“Kim o?” Wang Baole bilinçsizce bir adım geri atarken kısık bir sesle sordu.
Konuştuğu an, Wang Baole de arkasındaki figürü net bir şekilde görmeyi başardı. Yüzü yoktu ve vücudunda dokuz inçlik bir Ruh Kökü parlıyordu!
Bu, Ruh Nefesi Köyüne ilk girdiğinde gökyüzünde uçarken gördüğü Ruh Köküydü.
Onun başka bir öğrenci değil de bir Ruh Kökü olduğunu fark eden Wang Baole rahat bir nefes alarak ona baktı. “Biri atıştırmalıklarını karıştırmak üzereyken ortaya çıkmanın senin için kabalık olduğunu bilmiyor musun?”
Wang Baole Ruh Kökünün sessiz girişini beklemiyordu. Ancak, dokuz inçlik Ruh Kökü ile ilk karşılaşışı değildi. Gerçekte, bu sadece Wang Baole değildi, Ruh Nefesi Köyü’ndeki birçok öğrenci onun gökyüzünde süzüldüğünü birçok kez fark etmişti.
Var olmasına rağmen, kimse onu ememezdi. Ayrıca daha belirgindi ve karada koşan diğer Ruh Köklerinin aksine gökyüzünde süzülürken insanlar tarafından kolayca fark ediliyordu.
“Tamam, seninle kavga etmemeliyim. Git, inzivamı bozma,” diye mırıldandı Wang Baole fazla dikkat etmeden. Mağaraya girmek üzereyken aniden durdu. Merakla hala havada süzülen dokuz inçlik Ruh Köküne bakmak için döndü.
Bu dokuz inçlik Ruh Kökü… Emilemeyeceğim doğru mu?
Wang Baole birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. Sekiz inçlik Ruh Kökünün temeline zaten sahip olsa da, dokuz inçlik Ruh Kökü ile tanışmamış olmasının bir önemi olmazdı. Ancak, şimdi onunla tanıştığına göre, kalbi ve zihni enerjik hale geldi.
Maskeli Küçük Hanım, Altın Beden Gerçek Nefese ulaştığında hayal bile edilemeyecek kazanımlar olacağından bahsetti. Bu, bu yere girdikten sonra neden bu kadar çok Ruh Kökünün benden hoşlandığını açıklıyor.
Ayrıca, daha önceki sekiz inçlik Ruh Kökü kendi isteğiyle bana doğru koştu. Bunu takiben, dokuz inçlik Ruh Kökünü emmeyi denememek bile haksızlık olurdu.
Wang Baole çenesini ovuşturdu ve düşündü. Tereddüt ederken, dokuz inçlik Ruh Kökü döndü ve ayrılmaya hazırlandı.
Denemekten zarar gelmez. Dao Koleji’nin yeşim kayışında dokuz inçlik Ruh Kökünü emmenin ölüme neden olacağı belirtilmemişti; sadece emilmeyeceğini söyledi!
Bunu düşünen Wang Baole’nin gözleri, eldivenini alıp hızlı bir şekilde hücum ederken kararlı bir bakış ortaya çıkardı. Bir kayanın üzerine basarak gökyüzüne sıçradı, ayrılmakta olan dokuz inçlik Ruh Köküne doğru koştu ve ona bir yumruk attı!
“Dokuz inç, babana gel!”
Wang Baole dokuz inçlik Ruh Kökünün son derece güçlü olduğunu biliyordu. Bu nedenle, tüm çabasını ve gücünü yumruğa harcadı, bu da eldiveninin hareketiyle vücudunun her yerindeki Kan Qi’nin dışarı akmasına neden oldu. Anında önünde bir kasırga oluştu ve dokuz inçlik Ruh Köküne doğru hızla ilerlerken uğultu gümbürdüyordu.
Wang Baole’nin kararını vermesinden Ruh Köküne saldırmasına kadar her şey göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşti. Ruh Kökü, Wang Baole’den önce zar zor hareket etmişti ve kasırga ona yaklaştı.
Aniden yüksek bir patlama patladı ve her yöne yankılandı. Sanki dokuz inçlik Ruh Kökü ağırlıksızmış gibiydi. Gökyüzünde kaybolurken, hızı kasırga tarafından artırıldı.
Dokuz inçlik Ruh Köküne daha uzakta süzülürken Wang Baole havada uzun süre kalamadı ve iç çekerek yere indi.
Eğer uçabiliyorsa ona saldırmanın bir yolu yok.
Wang Baole kederliydi ve süzülen dokuz inçlik Ruh Kökünün arkadan görünümüne bakarken pes etmek üzereydi. Aniden aklına bir şey takıldı ve sadece denemek niyetiyle, Altın Bedenini aktive ederken vücudundan altın bir parıltı çıkardı!
Arkasındaki Kan Qi yayıldı ve her yöne yayılan altın bir okyanus oluşturdu. O anda, belli bir mesafe uzakta süzülen dokuz inçlik Ruh Kökü durdu.
Gerçekten işe yarıyor!
Şaşkınlıkla dolu olan Wang Baole’nin ifadesi artık kederli değildi. Bunun nedeni, dokuz inçlik Ruh Kökü durduktan sonra yavaşça dönmüş olmasıydı. Yüzü olmamasına rağmen, Wang Baole’nin kalbini titreten soğuk, buzlu bir aura vücudundan yayıldı!
